Önceki gün bir arkadaşım aradı ve ‘Bugün Hürriyet’teki ilanı gördün mü?’ diye sordu.
Hürriyet’i internet sayfasından okuyorum ve orada o denli bir ilan gözüme çarpmamıştı.
Birazdan bana kağıt baskıdaki ilanın fotokopisini geçti.
Tam sayfa bir açık mektuptu.
Altında bir yerde ‘Bu bir ilandır’ yazıyordu.
Mektup şu tabir ile başlıyordu:
‘Patrik Cenapları Ekümenik Patrik
342 20 Fener Haliç
İstanbul, Türkiye’
Fener Patriği Bartholomeos’a yazılmış bir açık mektuptu.
Aynı kişi daha evvel iki mektup yazmış
Üzerinde 12 Ağustos 2024 tarihi vardı.
Girişte şöyle dikkat cazibeli bir söz daha var:
‘Bu mektubu 8 Ağustos’ta zat-ı alinize göndermiş olduğum 8Ağustos 2024 tarihli mektubuma ek olarak kaleme alıyorum.’
Tabii bu girişi okuyunca aklıma gelen birinci soru şu oldu:
‘Patriğe bu görüşlerini daha evvel iki mektupla bildirdiğine nazaran artık bunu niçin bir gazetede tam sayfa ilan olarak yayınlatma muhtaçlığı duyuyor ki?’
Bulabildiğim yanıt şu oldu:
Demek ki yazdığı iki mektuptan sonuç alamamış, artık bunu Ankara’nın ve Türk halkının gözünde de bilinir hale getirip, daha güçlü bir baskı kurmak istiyor.
Özkök’ün bahsettiği Hürriyet Gazetesi’ndeki ilan
Şifreli bir tehdit mektubu gibi
Çok tuhaf bir ilandı ve bana güya şifreli bir tehdit mektubu üzere geldi.
Diplomatik bir lisan telaşıyla çok acemice yazılmış hissi veriyordu.
Türkçeye makus çevirisi de mektubu yeterlice içinden çıkılmaz hale getiriyordu.
Dediğim üzere Patrik Bartholomeos‘a yönelik üstü örtülü bir tehdit havası vardı.
İlan bana saat 14’de gönderildi, o saate kadar kimse görmemişti
Arkadaşım bana öğlenden sonra saat 14 civarında bildiri attı.
Demek ki o saate kadar Türkiye’de bir tek gazeteci bunu görmemiş.
Gören de ciddiye almamış…
Bu da klasik medyanın bitmekte olduğunun açık ispatı.
Çünkü klasik medyanın eski günlerinde olsa o saate kadar bu ilan mektubu didik didik edilirdi.
Acaba Hürriyet’i mi ciddiye almadılar?
Yoksa mektubu yazan kişiyi mi?
Ukrayna Parlamentosu (Fotoğraf: AA)
Hürriyet’te ilanın yayınlandığı gün Ukrayna’da o denli bir kanun oylandı ki
Üçüncü bir ihtimal de şu:
içeriği ‘Türkiye ile ilgili değil’ deyip önemsemediler…
Böyle düşünüyorlarsa onlara şunu söylemeliyim:
Bu ilanın yayınladığı gün, yani evvelki gün, bana ulaştığı saatlerde Ukrayna Parlamentosu öyle bir kanunu oyluyordu ki…
Onu bilselerdi, bu mektubun Ukrayna ile Rusya ortasında uygunca kızışacak bir ‘din savaşının’ balistik silahı olduğunu da anlarlardı.
Rusya birinci balistik füzesini Ankara’da Fener Patrikhanesi’ne atmıştı.
Resmen ‘Sen bu savaşta Ukrayna kilisesinin yanından durma’ diyordu.
Ve bu uyarıyı da ‘Ankara’yı gerisine alarak yaptığını’ açıkça hissettiriyordu.
Mektubu yazan Bob Amsterdam kimdir
Mektubu yazan kişinin ismi Robert Amsterdam.
1956 doğumlu bir Kanada vatandaşı.
Tam ismi şu:
Robert ‘Bob’ Ross Amsterdam…
Washington D.C. ve Londra’da şubeleri bulunan ‘Amsterdam&Partners’ isimli bir hukuk firmasının kurucusu ve ortağı.
Geçmişine baktığınızda biraz ‘sorosvari’ çalışmalar içinde olduğunu görüyorsunuz.
Vikipedia’ya yazılanlara nazaran Venezuela, Nijerya ve Endonezya’da diktatörlük mağduru beşerler ve siyasetçilerin savunmalarını yapmış.
Robert Amsterdam (Fotoğraf: AA)
Rusya’da otel odasında gözaltına alındığı gün
Ama 2003 yılından itibaren, ilgi alanı Rusya’ya kaymış.
Önce Rusya’nın dev Yukos şirketinin Putin’le uyuşmazlığa düşen eski CEO’su Mikhail Khodorovsky‘nin savunmasına yükleniyor.
Ancak Khodorovsky 8 yıl mahpusa mahkum ediliyor.
O gece Rusya’da kaldığı otelde tutuklanıyor ancak nedense kurtuluyor.
İşte o noktadan itibaren Rusya ile münasebetleri de farklı bir yola giriyor.
Sonunda onu bugün Ukrayna’da Kiev kilisesi ile Moskova klisesi ortasındaki büyük savaşta Rus kilisesinin yanında görüyoruz.
Daha doğrusu lobicisi olarak.
Bu ortada verdiği bir demeçte ‘FBI’ın 2016 yılından evvel Trump’ın Rus finansal etrafları ile ilgisini bildiğini’ söylediği bir de mülakatı var.
Böyle biraz anlaşılması güç bir karakter…
Kimine nazaran ‘karanlık’ kimine nazaran ‘Ciddiye alınmayacak bir şahsiyet.’
‘Cumhurbaşkanı Erdoğan’la derin bağlantılarım var’ diyor
Ancak o kadar kolay değil.
İlanı yazan kişi mektupta ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan’la derin alakaları bulunduğunu’ yazıyor.
Acaba ‘derin’ sözünün Türkçede pek makbul bir sıfat olmadığını bilmiyor mu?
Veya çeviride mi bir yanlışlık var…
Bilmiyorum…
Ama Patriğe yazılmış bir mektupta kullanılmasının pek de pak olmadığını söyleyebilirim.
Robert Amsterdam, ”Aldatma İmparatorluğu: Gülen Kontratlı Okul Ağı Üzerine Bir Araştırma” adlı kitabı Çırağan Sarayı’nda düzenlenen basın toplantısında tanıtmıştı (Fotoğraf: AA)
Hiç alakası yokken FETÖ ile gayretten kelam ediyor
Ayrıca mektubun içeriği ile hiçbir ilgisi yokken, durup dururken FETÖ darbesini anlatıyor, FETÖ’ye karşı nasıl uğraş ettiğini söylüyor.
Bu da Patriğe yazılan mektuba ‘Bak Ankara’da sağlam ilgilerim var’ izlenimi uyandırıyor.
Mektubun yükünü arttırmaya yönelik terminolojik bir taktik olduğu anlaşılıyor.
Bir de şu izlenimi veriyor:
FETÖ’yle hukuksal gayrette Türkiye’nin lobiciliğini yapıyor.
Vikipedia’da onun ismine açılan sayfaya bakarsanız, bu hususta Türkiye ile bir mutabakatı da var.
Nereden bakarsanız bakın gizemli bir kişilik ve çok tuhaf, alışık olmadığımız bir ilan.
Mektubun içeriğini de anlatacağım ancak evvel bir noktaya aydınlık getireyim.
Ahmet Hakan’ın bu ilandan haberi var mı
Yıllarca gazete yöneticiliği yaptım.
İlan servisine bu türlü bir talep geldiği vakit birinci işi onu yazı işlerine sormaktır.
Acaba dedim, ‘Ahmet Hakan bu ilan hakkında bilgilendirildi mi?’
İkincisi ilanın metni hukuk servisine gönderilir.
Bir sakınca var mı diye sorulur.
Mesela yazan kişi mektupta Patrik’ten ‘ekümenik’ olarak kelam ediyor.
Oysa Türkiye Cumhuriyeti Devleti Patriğin ekümenik sıfatını tanımıyor.
Fahrettin Altun’a bilgi verildi mi
Türkiye’de klasik medyanın durumunu biliyoruz.
İktidara yakın bir gazete bu türlü bir ilanı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’a sormadan asla yayınlayamaz.
Onlar oraya sordu mu bilmiyorum lakin ben Ankara’a birkaç ilgili yere sordum.
Onların bile ilandan haberi yoktu.
Peki Hürriyet bunu nasıl yayınladı?
Hürriyet iki katı fiyat alarak mı yayınlandı
Bir kanaldan bana ‘İki katı fiyat alarak yayınlamışlar’ dedikodusu geldi.
Ancak dikkatle okuduğum vakit deneyimim bana ‘Beş katı fiyat alınsa da o denli basitçe yayınlanacak bir ilan değil bu’ dedi.
Mutlaka bir yerlerden görüş alınmıştır diye düşündüm.
Buna düşünmeme neden olan şey de mektubun içindeki kıymetli bir istihbarat oldu.
Meğer Ukrayna kilisesinden bir heyet o günlerde İstanbul’daymış
Yayınlanan ilanda, Türk medyasının pek üzerinde durmadığı bir bilgi var.
İlk ve ikinci mektubun yazıldığı günlerde Ukrayna Ortodoks kilisesinden bir heyet, Fener Patriği Bartholomeos’la görüşmek üzere İstanbul’a gelmiş.
Tabii ki bahis Ukrayna Ortodoks kilisesinin Moskova’dan koparak Fener Patrikhanesi’ne bağlanması ve böylelikle dini bahislerde Rusya’dan özgürleşmesi.
30 yıllık bir savaşın son perdesi İstanbul’da
Aslında bu 30 yıl evvel başlayan bir savaş.
Ukrayna kilisesi Moskova’dan kopup Fener Patrikhanesi’ne bağlanmak istiyor.
Ukrayna-Rusya savaşı başlayınca bu husus çok kıymetli hale geldi.
Çünkü Ukrayna’da kilise ikiye bölünmüş durumda.
Kiliselerin kimileri hala Moskova’ya bağlı çalışıyor.
İktidar ise bu kiliseleri Rusya lehine çalışmak hatta casusluk yapmakla suçluyor.
Zelenski‘nin işi ise güç.
Çünkü kendisi Yahudi ve bu hususta tutum alması kolay değil.
Ancak idaredeki Ortodoks Ukraynalılar ısrarcı.
İstanbul’daki heyetin attığı adımlar bu nedenle özel bir değer kazanıyor.
Tam bu noktada yukarda bahsettiğim zamanlama daha da dikkat alımlı hale geliyor.
İlanın çıktığı gün Ukrayna Parlamentosu ne yaptı
Dün, 20 Ağustos, yani Hürriyet’te bu ilanın yayınlandığı gün, Ukrayna Parlamentosu, Rusya yanlısı kiliselerin üst örgütünü yasaklayan bir kanunu oyladı.
Şimdi Zelenski bu kanunu onayladığı gün bundan bu türlü Rusya yanlısı kiliseler ve din insanları ihanet cürmünden yargılanabilecekler.
Bilmiyorum Hürriyet idaresi yayınladıkları ilanın sonuçlarının nereye uzandığının farkında mı…
Ama asıl soru şu…
Ankara bu ilanın farkında mı…
Farkındaysa, bunun, üzerinde ‘Türkiye Türklerindir ‘ yazan bir gazetede tam sayfa yayınlanması ne manaya geliyor?
İki kat fiyat getiren düzgün bir iş mi…
Önemsememe mi…
Farkında olmamak mı…
Yoksa Bay Bob’la ‘Fevkalade faydalı bir iş birliği mi…’
Yoksa benim başımdan uydurduğum bir komplo teorisi mi…