Fenerbahçe’nin Union Saint-Gilloise karşısındaki vasat, hatta makus oyununu atlatmak için evvel derbi yenilgisine değinmek gerekir.
Derbilerde alınan olumsuz sonuçlar yenilgiden ötedir…
Fabrikadaki Ahmet’ten memure Ayşe’ye, öğrenci Zeynep’ten asker Mehmet’e kadar her kısma sirayet eder.
Üzer, can sıkar, yürek yakar, mutsuz eder, hüzne boğar…
O günü, haftayı, tahminen de ayı çekilmez kılar…
Ancak en berbatı; alanda, yeşil çimde, dövüş meydanında çaba veren oyuncuların olumsuz etkilenmesidir.
İşte tam olarak Fenerbahçe – Union Saint-Gilloise maçında gördüğümüz gibi!
Fenerbahçeli futbolcular; Fenerbahçe’nin oyuncusu değilmiş üzere, profesyonel değilmiş üzere, artlarında milyonlar yokmuş üzere, başlarında dünyanın gördüğü en büyük teknik yöneticilerden biri yokmuş üzere oynadı ya da oynamaya çalıştı.
Mücadeleden mahrum, inisiyatif almaktan yoksun, öz itimat erozyonuna uğramış, çabucak her alanda rakibini geriden takip eden bir oyuncu topluluğu…
Şöyle şut şekti, bu türlü orta yaptı, o denli top çaldı demeden isyan eden bir isim vardı: Sofyan Amrabat.
Evet; Rodrigo Becao, Çağlar Söyüncü, Jayden Oosterwolde uygun savunma yaptı, her ne kadar tenkitlerin maksadı olsa da kalesine gelen şutları savuşturdu Dominik Livakovic.
Ancak bir kadro, bir tertip göremedik, isyan eden birkaç kişi vardı alanda yalnızca…
Onların başında transferin son günlerinde ekibe katılan Sofyan Amrabat vardı.
İstatistiklere takılmadan baş kaldıran, sorumluluk alan, mevkisinin gerekliliklerini ziyadesiyle yerine getiren bir oyuncu gördük alanda.
Savunmayı layıkıyla yaptı, geriden oyun kurdu, gerçek konum aldı, alan denetimini ders niteliğinde yaptı, top çaldı, orta alanda liderlik etti ve en değerlisi sorumluluk aldı.
Fenerbahçe’nin Avrupa Ligi’ne 3 puanla başlamasında en temel rolü oynadı.
Darısı öbür oyunculara…